8 Mart 2011 Salı

Uçan İnsanın Anıları Bitmez

Eveeet yarın Shanghai'a uçuyorum. Hep söylediğim gibi, orada blog siteleri, facebook, twitter ve saz arkadaşlarını açamıyoruz. O yüzden orda vakit bulursam word'den yazıp yazıp, Türkiye'ye döndüğümde publish ediyorum.
Bilemiyorum işte yine gidiyorum. Yani yaklaşık 60 küsür saat önce Bangkok'tan geldim, yine yollara döküleceğim. Bu tempoya alışalı uzun zaman oldu. İşte zaman zaman daha çok koyuyor, özellikle cumartesi veya pazar sabahı uçuşa gitmek. Hele ki erken bir Amerika veya Kanada uçuşuna. Bütün İstanbul derin bir uykudadır sanki. TEM'e çıkarsın bomboştur. Şirkete gidersin sanki lanetli eve girer gibi bomboş. "Ulan patron da yok, uçuşu patlatsam o öğrenene kadar 3-5 gün geçer" düşüncelerini kafadan kovmaya çalışmalar. Uçağın yüklemesini kontrol edeyim dersin, orada bile sanki daha az insan çalışmaktadır. Hep bu durumlarda kendime şunu hatırlatıyorum "Bugün bir tek çalışan sen değilsin. Hastanelerde doktorlar, migrosta kasiyerler, otobüslerde şoförler, nöbetçi eczaneler vs. herkes çalışıyor aslında. İstanbul hiç uyumuyor. Sende bu mizansenin bir parçasısın" diyorum. Diyorum ama içim bir buruk bir buruk anlatamam o duyguyu. Sıcak yatakta sevgiliyi bırakıp, yüzüme bir dünya makyaj yapıp, olmazsa olmaz balerin topuzunu da kuş gibi kondurup (şirket kurallları işte. şirket zevksizse ben napayım?) kravatımı da erkek gibi takıp (erkek mesleği ya!) ama pek tezat topuklu ayakkabılarım ve ekstrem büyüklükteki valizimle yollara dökülmenin duygu boyutunu asla anlatamam.
Ama bende başkasının parasıyla dünyayı geziyorum, değil mi? :) Evet orası öyle. Hayal bile edemeyeceğim otellerde kalarak dünyanın en güzel yerlerini gördüm. "İnsan hayatında kaç kere Tokyo'ya gider?" derken, kaç kere Tokyo'ya gittiğimi unuttum.
Eğer geçen sene deselerdi ki "2011'e Japonya'da gireceksin", herhalde piyangoyu vurdum derdim. Evet aslında piyango vurmaktan daha güzel bir iş bu. Bende işimi çok seviyorum yalan yok. Yolcularımın hepsi velinimet benim için. Onların beni gördüklerindeki o şaşkınlıkları, mutlulukları, şaşırdıklarını çaktırmamaya çalışmaları. Hepsine artık aşinayım. Kim emergency durumunda soğukkanlı kalabilir, kim ilk defa business uçuyor, kim hep business uçuyor her şey onlar bindikleri anda yüzlerinde yazılı sanki. Bunların hiç biri önemli değil. First time traveler veya frequent flyer, hepsi benim için önemli.
Tabii insan her uçuşta aynı performansı sergileyemiyor. Örneğin geçen gün çok sorunlu bir uçakla Bangkok'tan dönüyordum. Sorunlu derken, uçağın kendisinde bir sorun yok. Galley'im yani benim mutfağım ekonomi sınıfı ile ortak mutfak ve rahat rahat çalışamıyordum. Yeni uçak ve biraz küçük dizayn etmişler. Ve yolcum epey kalabalık. Neyse çok sorunluyum, kafamda bin tane tilki dolaşıyor ama hepsinin kuyruğu birbirine dolanmış durumda, bu esnada yolcularım arasında bakıyorum ki Kathy Hakko var. Nasıl kibar, nasıl hanımefendi. Onun yanındaki dostlarından biri de bakıyorum galley'de amiri sıkıştırmış onunla konuşuyor. O da pek tatlı bir bayan sosyete dünyasının tanınmış isimlerinden. Beni görünce dedi ki " Ay bunun burda ne işi var? Kaç yaşındasın yavrum sen? Maşallah biblo gibi" diyerek yanaklarımdan makas aldı :) Güle güle bir hal oldum " 25 yaşındayım" dedim. "Allahım çocuk daha bu. Senden büyük torunum var benim" dedi.
O anda anladım ki, servis arabası kurmanın, ana yemeğin biberiyesinin eksik yüklenmesinin, çorba tabaklarının altına kaymaz kağıtların başka yere yüklenmesinin hiçbir önemi yok. Yolcu mutlu uçmak istiyor, mümkünse de bir tabak yemek yemek.
Yolcu zaten pozitif olunca, hele bir de pozitifliğini bize yansıtınca o uçuş çok rahat geçiyor.
Mesela bilirim ki, bazı yolcular beni sever. Genelde hepsi beyaz ceketli şefi -tabii önce yemek getireceği garanti olduğu için :))- severler ama bazıları çok daha çok severler. Şirin bulurlar, yok yere gülümserler, galley'e gelip "bu ne tarz bir iş ya? bi anlat bakalım" derler. Sevilmek güzel bir duygu. İnsan o zaman işini daha güzel yapıyor. Servis bittiği anda ise, o huzur mutluluk...Hiç bir şeyde yoktur o duygu. 30 kişiyi doyurmuşumdur ve artık huzurla biraz olsun popomun üzerine oturabilirim anlamına gelir bu :) -ve tabii onların yediği yemeklerin tadına bakarım :) - ki rapor yazabileyim. Sırf rapor yazmak için yani, yoksa meraktan değil ;)
Evet çok kar yağıyor şu anda burada. Bu hızla yağmaya devam ederse uçuşa gidememe ihtimalim var tabii. Yani uçak her türlü kalkar ama - şu an kadıköydeyim- kadıköyden eve, evden ise havalimanına gitmek ciddi bir arıza olabilir. bakalım neler olacak. Shanghai'ı da o kadar özlemedim hani :)))
Bu gecelik yetsin diyelim. İyi geceler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Terbiyeli Ispanaklı Sebze Çorbası

Bu hafta epey iyi geçti diyebilirim. Haftamın en eğlenceli günü ise, Show TV Ana Haber Bülteninde ünlü diyetisyen Selahattin Dönmez ile bi...