4 Mayıs 2011 Çarşamba

Şefin Havası

Uçmak işi biraz kafa işidir. Yani ben misal biraz sık uçuyorum. Bazen şikayetçiyim bazen de değilim ama izin yapmak önemli bir olaydır. Diğer normal çalışan insanlara göre daha sık iznimiz varmış gibi gelir çevremizdekilere ama dediğim gibi uçmak psikoloji gerektirir. Eğer iyi bir pskolojiniz yoksa yolcunun onunde rezil olursunuz. Agresif olursunuz. Uçtuğunuz ekibe de ayıp olur.
Çünkü bizim işimiz şov işidir. Perdenin arkasından çıktığınız anda artık yolcu her hareketimi izler hale gelir. Misal Airbus 340 / 330 uçaklarında Business class bölümünde yolcunun önünde içki hazırlayabildiğimiz barımız vardır. Zaman zaman burada şarap açarım mesela. Yolcular sanki birazdan atom bombasını patlatacakmışım gibi biraz şaşkın biraz da meraklı gözlerle izler dururlar. 'Bakalım açabilecek mi?' gibisinden. Sanki şef şarap açamazsa herkes birazdan 'haha noldu şiştin mi?' gibisinden bir alay etme durumuna girecektir.
Bir de kaygılı olanlar vardır. Orneğin benim şef olmayıp da hostes olduğumu ama sadece farklı bir üniforma giydiğimi düşünen yolcular vardır. Onlar hemen soru yağmuruna tutarlar. İlk soruları da okuduğum okuldur. Bende ballandıra ballandıra anlatırım. Sonra yelkenler suya iner. Bakarlar ki yalan değil. İkinci soruları da genelde menüde ne olduğudur. Hani hem biliyor mu bakalım gibisinden hem de biraz da şefin önerisini almak için yapılan ufak bir test gibidir. Bunların hepsi daha uçak yerdeyken olur. Eğer o kaygılı yolcuların gözüne giremezsem vay halime.
Bir de şefi görünce coşanlar vardır ki onlar en sevdiğim grup. Mesela Easter'da uçuştaydım. Yolculardan biri uçakta kaynamış yumurta var mı diye bir soru sordu. Yok deyince de kaynatabilir misiniz? diye sordu :) Şef sanki uçağa binince herşey mümkünmüş gibi talepleri olan yolculara bayılıyorum. Yaratıcılıklarının ve istediklerinin sınırı yok.
Insanların bakış açıları 'banko güzel bir yemek yiyeceğim' hissiyatı ve bu kadar minnettar oluşlarına yerde şahit olamazsınız. Havada olunca hem çok havalı hem de çok inanılır duruyor :)
Bugün yemek tarifi yok. Şimdi işe gidiyorum yıllık tazeleme eğitimi almaya. Bizi de uçaklarla ilgili eğitiyorlar elbette. Acil bir durumda yardım edebilmek adına. allah göstermesin tabii
Sevgiler.

3 Mayıs 2011 Salı

Endonezya Macerası // Endonezya Usulü Sotelenmiş Soya Filizi

Uzun zamandır yazamıyorum. En baştan beri her zaman yogun calisiyordum ama artık bu aralar cozuttum. Çıldırmış gibi çalışıyorum. Tabii ki böyle olsun istemiyorum ama aylık program çıktı mı bir şey yapılmıyor. Bu ay yeni göreceğim yerler arasında Pekin ve Guangzhou var. Guangzhou'da Çin de bir yerlerde. Çin'e gitmeyi pek sevmiyorum ama inşallah değişik bir şeyler daha tecrübe ederim umuduyla gözümüzü kapatıp gidiyoruz işte.
En son Jakarta yani Endonezya'dan geldim. Çok fantastik bir ülke. Bir kere müthiş kalabalık. Ama mimari yapıları da müthiş. Biraz değil aşırı sıcak ve insan nemden bayılacak gibi oluyor. Yani ben bir İzmir'li olarak İzmir'e nemli derdim. Şimdi gülüyorum. Bangkok Hong Kong ve özellikle Jakarta'yı gördükten sonra İstanbul'un sıcağı vız gelir tırıs gider yani.
Fiyatları ise süper ucuz. Sevgili hostes arkadaşlarımla gezmeye çıktık. Yine kendilerinde bir Kentucky Fried Chicken da yeme isteği gündeme geldi ama ben onları daha gurme bir restoran bulma umuduyla taciz zoruyla biraz gezdirdim. Sonunda kenarda köşede kalmış dev gibi bir salonu olan bir balık restoranı buldum. Menüde kalamar karides gibi bildik lezzetleri görünce hoşafın yağı kesilir gibi oldu elbette :) Baktım hemen işi bağlamalıyım yoksa kaçıcaklar, ingilizce menü istedim. Bu arada garsonların hiç biri ingilizce bilmiyor. Evrensel dilimizi olan beden dili ile anlaşıyoruz ve ben sanki adamlar sağırmış gibi 'ingliş menüüüü' diye bağıra bağıra derdimi anlattım :) derdimi anlamış olmalılar ki kıyıdan köşeden bir ikincisi olmayan 1 adet ingilizce menü bulup çıkardılar. Derdim dert, halim harap anlayacağınız. Bir yanda hemen KFC ye kaçmaya çalışan bir grup hostesi tutmaya, bir yandan da bir kelime ingilizce bilmeyen endonezyalı garson abilere dert anlatmaya çalısıyorum. Portreyi siz hayal edin. Velhasıl bizim kızları resmen kandırdım :) Önce emin olamadığımız için bir porsiyon kalamar, panelenmis ve kızarmış karides, pilav ve sarımsak ile sotelenmiş soya filizi söyledik. Ayıptır söylemesi hepsini ben seçtim. Tabii masada şef de olunca çok karışmak istemediler. Sana güveniyoruz tadında anlar yaşandı. Ben hala biraz kaygılıydım beğenirler mi bilememiştim. Ama ne zamanki yemekler geldi herkes mest oldu. Hatta ne olduğunu anlayamadığımız bir tabak çıtır bir ürün getirdiler. Bugün bile ne olduğunu anlayabilmiş değilim ama sanırsam derin yağda kızarmış (ama her nasılsa yağ çekmemiş) galeta unuydu. Minicik minicik parçalar halinde. Hani unlu bişey kızartırsınız da tavanın dibinde kızarmış öbek öbek un parçaları kalır ya, aynı o hesap.
Bizim kızlara önerim şu oldu. Pilav çok kuru diye üzerine azıcık bu çıtır faktörden(adı hala yok :)) birazda sarımsak sosuyla birlikte soya filizinden eklersek fantastik olur dedim. Yaptık ve bayıldık :)
yanında da karides ve kalamarlarları götürünce bir anda tabaklar bitti. Zaten minicik insanlar
 her sey kucucuk porsiyonlarda. Dedim ki 'dayı her şeyi beğendik. donat ortayı' :)) ne güldük ne güldük. Anlamıyorlar tabii el kol yapa yapa 4 kalamar, 3 pilav, 3 soya filizi, 1 tane daha çıtır zımbırtıdan ve 2 tane daha karides söyledik. Garsonlar muhtemelen açlığımız karşısında hayrete düşmüşlerdir. Halbuki anlamadıkları şey korktuğumuz için az söylemiştik biz. Neyse her şey süper. Cola'lar su'lar doğru geliyor. Dünyanın öbür ucunda bambaşka bir yerde endonezyanın göbeğinde bütün siparişleri doğru getirtmeyi başardım. Yalnız bir konuda derdimi anlatamadım EKMEK! adama bread diyoruz, ekmek diyoruz, asla anlamadı. balık falan sandı herhalde. Ben yemekle ekmek yemem ancak kızlar çok ekmek istediler. Baktım ekmek yok dellenmesinler diye bol bol pilav söyledim de mevzuyu kapattım. Yanında güzel güzel chili soslar, soya soslar da geldi. Velhasıl kızlarla çok güzel bir yemek yedik. Karnımız da deliler gibi doydu. Hem de kaliteli yemekle. Ve bu fantastik ötesi yemeğe 10 lira verip çıktık. Üstelik bahşiş dahil! :)) Kızarmış tavuk yemektense çok daha güzel bir alternatif ve de anı oldu bizler için. KFC'ye gitseydik buraya yazmamın pek de bir anlamı olmazdı. Resimlerini çekip koymak isterdim ama galeyana gelip hepsini bir anda mideye indirdiğimizden ancak boş tabakların resmini çekebildim :) onları da paylaşmamın bir manası yok sanırsam.
Bu kadar laftan sonra sarımsak soslu sotelenmiş soya filizi reçetesi vereyim de bu kadar çenemin düşüklüğü bir işe yarasın :)


Sarımsak Soslu Soya Filizi

Malzemeler
  • 400 gr. iyice yıkanmış soya filizi
  • 5 diş sarımsak
  • Ayçiçek yağı
  • 1 silme tatlı kaşığı nişasta
  • 1 çay bardağı (varsa et suyu, yoksa) su
  • 1 yemek kaşığı istiridye sosu (varsa)
Ufak bir sos tenceresinde 1 diş ezilmiş sarımsağı 1 yemek kaşığı aycicek yağı ile hafifce soteliyoruz. Soğuk su ile ezilmiş nişastayı ekleyip pişiriyoruz. Kıvam alınca biraz pişmesine müsade ediyoruz. 1 yemek kaşığı istiridye sosunu ekliyoruz. Baktınız kıvamı koyu oldu biraz su ilave edebilirsiniz açmak için. İçine hafif tuzunu biberini serpin.
Baska bir tarafta Wok tavamızı yüksek ateşe koyuyoruz. Ateş tavamızı güzelce kızdırsın (mesela 1 dakika kadar yüksek ateşte tavayı ısıtın) Sonra 4 yemek kaşığı ayçiçek yağını tavaya ekliyoruz ve hemen soya filizlerini atıyoruz. Soya filizlerini çok az pişiricez bunu unutmayın. Hemen soya filizini atar atmaz üzerine ezilmiş 4 diş sarımsağımızı atıyoruz. Yine hafifçe tuzluyoruz. Sadece 1 dakika soteliyoruz ve ateşten alıyoruz. Zaten hali hazırda sıcak olan nişastalı sarımsaklı sosumuzdan soya filizlerinin üzerine ekliyoruz. Tuzu az ise biraz daha ekliyoruz. Unutmayın soya filizi narin bir sebze cok pişirmemek önemli. Diğer nokta ise aromatik bir sebze olmayışı. Sarımsak ve tuz bu açığı kapatıyor. Servis etmeden tadına bakmak çok önemli. Basit gibi duruyor ancak sosun çok koyu olmaması ve aşırı baskın olmaması gerek. Bir nemlilik katacak kadar sebzelerin içinde olması gerekiyor.
Sonra bunu sade pilav ile yiyoruz. Vejetaryen isek bizim için müthiş bir protein kaynağı. Uzakdoğuluların olmazsa olmazı bu mucizevi sebzenin Türkiye'de henüz kıymeti bilinmiyor. Üstelik pahalı da değil ve migroslarda mevcut. Tazesi yoksa konservesi var. İsteyene her yol mübah. Mutlaka deneyin çok seveceksiniz.
Afiyet olsun!

p.s. renk olsun derseniz içine rendelenmiş küçük bir havuç da ekleyebilirsiniz. Soya filizinden önce yağa atıp 1 dakika soteleyip, soya filizi ile birlikte 1 dakika daha toplamda 2 dakika sotelenmiş olması yetecektir. Sarımsakları ise sakın unutmayın :)
Bone Appetite!

Terbiyeli Ispanaklı Sebze Çorbası

Bu hafta epey iyi geçti diyebilirim. Haftamın en eğlenceli günü ise, Show TV Ana Haber Bülteninde ünlü diyetisyen Selahattin Dönmez ile bi...