22 Ocak 2012 Pazar

Yumurtalı Sebzeli Mısır Çorbası


Dün gece 00.30 civarı işten geldim. Hem yorgun hem aç geldim. Kendime herhangi bir şey yapmaya hem üşendim, hem de çok ağır bir şey yemek istemedim. İşte o yüzden bunu yaptım. Geç yattığım da hesaba katılırsa, neredeyse hiç yağsız bir çorba için hem basit hem de düşük kalorili oldu. Bu çorba Çin usülü. Soya soslarınızı hazır etmeyi unutmayın.

Malzemeler

  • 2 litre tavuk suyu
  • 1 su bardağı konserve mısır
  • 1 tane kabak
  • 1 tane kırmızı biber
  • 1 yumurta
  • 2 yemek kaşığı nişasta
  • 1 çay bardağı soğuk su
Hazırlanışı

Tavuk suyumuzu tenceremize alıp kaynatıyoruz. Kaynayınca içine brunoise (brunuaz okunur) kıyılmış, yani baya incecik kabak ve kırmızı biberlerimizi ekliyoruz. Kabağın sadece renkli kabuk kısımlarını kullanıyoruz. İç kısmı bizi çok enterese etmiyor. Hafif tuz, biber ekliyoruz (ben az tuzlu yapıyorum, zira soya sosu ekliyorum sonra)
Hafif dirilikleri gidince, başka bir kasede nişastamızı soğuk su ile eziyoruz. Ve çırpa çırpa çorbamıza yediriyoruz. Hafif koyulaşıp kıvamlanıyor çorba. 
Bu esnada artık servise çok yaklaştığınızı düşünüyorusanız, aynı kaseye 1 adet yumurta kırıp hafifçe karıştırıyoruz. Bu yumurtayı da tenceremize ekleyip çırpa çırpa yediriyoruz. 1-2 dakikada yumurtanın pişmesine müsade ediyoruz. 
En son servis esnasında 1-2 kaşık mısırı servis kasesine alıyoruz, üzerine çorbamızı ekliyoruz ve soya sosu ile lezzetlendirip servis ediyoruz. 
Bu dışarıda kasesine 7 ila 9 lira arasında verdiğiniz bir çorba. Evde ise bu kadar basit. 
not: tavuk suyunuz yoksa ya da çıkarmaya üşeniyorsanız Knorr'un yeni tavuk suyu çok güzel iş görüyor. (toz bulyon değil yalnız). Bir de konserve mısır zaten yumuşacık olduğu için ekstra pişirmiyorum. Çorbayı içeceğim kasenin içine istediğim kadar atıp, çorbayla harmanlıyorum.
Sevgiler

19 Ocak 2012 Perşembe

Sebzeli Tavuk Kalça

Bugün evde kalanlardan bu yemeği yaptım. Komplike bir şey değil. Elinizde ne varsa onla olur, biber yoksa kabakla, soğan yoksa brokoliyle. Bir nevi türlü gibi bir şey.

Malzemeler:

  • 2 adet havuç
  • 2 adet soğan
  • 1 iri patates
  • 4 adet sivri biber
  • 2 domates
  • 500 gr. tavuk kuşbaşı kalça
  • 1 bardak su
Hazırlanışı: 
Soğan jülyen, patates küp, havuç yuvarlak, sivri biber 2 parmak boğumu kadar, domates iri iri dilimler halinde.  
Tencerede biraz yağ koyuyoruz. Önce tavuk hafif kavrulacak. Sonra sırasıyla havuç, patates, yeşil biber, soğan ve en son domates. 1 tatlı kaşığı kadar un da ekleyip kavuruyoruz. Üzerine 1 bardak suyumuzu da ekleyip 45 dakika falan pişirmeye bırakıyoruz. (Un yemeğin suyunu lezzetli hafif kıvamlı hale getirsin diye)
Patatesler yumuşadı mı, havuçların kıtırlığı gitti mi, tavuklar yumuşacık oldu mu, işte hayat o zaman bayram. mis. 

Pollo alla Cacciatora (Avcı Usulü Tavuk) ve Sachet d'epices (Baharat Kesesi)

Dün akşam kuzenim Melike ile soon-to-be nişanlısı Serkan misafirimdi. Nişan davetiyelerini getirmek bahanesiyle uğramak istiyoruz deyince, yemeğe gelin dedim. İyi ki de demişim. Çok keyifli bir gece geçirdik. Kendilerine
Tavuklu Düğün Çorbası  ile başlayan Portakallı Kereviz Salatası ile devam eden ana yemek olarak ise Pollo alla Cacciatora -pollo alla kaçatora okunur- (Avcı Usülü Tavuk) ve Mısırlı Pilav servis ettim. Memnun ayrılmışa benziyorlardı. Umarım yine gelirler :)

Şimdi gelelim avcı usülü tavuğu nasıl yaptığıma. Biraz karışık ama sonuç bence değer.

Malzemeler

  • 1 kg. but kısmından kemiksiz piliç
  • 1 çay bardağı un
  • 1 adet havuç
  • 1/2 adet kereviz
  • 1 adet pırasa
  • 1 adet soğan
  • 3 diş sarımsak
  • 1 kutu doğranmış domates konservesi (konserve olması önemli)
  • 1 çay bardağı beyaz şarap (evde beyaz yoktu, ben viski kullandım)
  • 1 yemek kaşığı olabildiğince soğuk tereyağı
  • 1 adet sachet d'epices 
Hazırlanışı

Önce unumuzu genişçe bir tabağa alıyoruz. İçine tuz, biber ve tatlı toz kırmızı biber atıp, harmanlıyoruz un ile. Tavuklarımızı bu karışıma bulayıp, o meşhur dibi kalın, teflon tavamızda kızdırdığımız az yağın içine atıyoruz. Öyle kızartma gibi değil. Hafif dışı altın rengi olacak kadar. Her bir yüzünü 1 dakika tavada tuttuktan sonra tavukları bir tabağa alıyoruz. 
Sonra farklı bir tavada çok yüksek ateşte, az ayçiçek yağı ile epey iri doğranmış pırasa, kereviz, soğan ve havuçlarımızı terletiyoruz. Yani 1 dakika kadar ateşe yüzlerini gösteriyoruz. Son anda sarımsakları da ilave edip, 30 saniye daha tuttuktan sonra hemen şarabımızı ekliyoruz. Ateş hala yüksek. Şarap buharlaşacak. (Ben viski kullandım o da değişik bir aroma veriyor) 
Şarabımızı da çektirdikten hemen sonra konserve domateslerimizi ekliyoruz. Konserve olması niye önemli? Çünkü hiçbir mevsimde konserve kadar kırmızı domates elde edilemiyor. Ve konkase olması da ayrı bir güzellik. (Konkase: Çekirdeksiz, kabukları soyulmuş, diamond şeklinde kesilmiş domates)Ben demko markayı tercih ediyorum. Çanakkale domateslerinden yapılıyor. Gayet lezziz. 
Neyse resimde görünen mire poix (mir pua okunur) sebzelerimizin üzerine, konkase domates konservemizi de ekliyoruz. 
1-2 dakika hararetli pişirdikten sonra içine kenarıya aldığımız tavuklarımızı ekliyoruz. Sale e pepe şart. Tuz biber yani. İstediğiniz kadar. Ben tuzlu seviyorum, napayım. 
Sonuç böyle bir şey oluyor işte. Bu halde kapağı kapalı 45 dakika pişecek. Ben daha fazla pişirdim ama et dağılıyor elbetteki. Çok dağıtmamaya özen gösterin işte. 
En son etleri başka bir tabağa aldım. Tencerede kalan sosu süzdürdüm. Süzgecin üstünde kalan sebzeler artık işlevini yitirdi. Çöpe atıyoruz. Altta kalan lezzetli suyunu ise tekrar tencereye alıp, orta ateşte çektirerek pişirmeye devam ettim. Lezzeti artıp, kıvamı yoğunlaşınca içine 1 yemek kaşığı buzluğa atmış olduğum tereyağı ile sosunu bağladım. Muhteşem lezzetli oluyor. Bu son "beurre monte" işlemi önemli. Atlamamanızı öneririm. 
Şimdi gelelim sorulara: 
Doğradığımız sebzeler niye bu kadar iri? 
Çünkü küçük doğranırsa yemeğin sosunun kıvamını bozuyor, içinde eriyip gidiyor
Şarap şart mı?
Değil ama olsa güzel olur. Maksat damaklar şenlensin. 
Sachet d'epices (Saşe depis okunur) nedir? 
Bak bu güzel soru işte :) 
Sachet d'epices, Fransız abilerin bulduğu baharat kesesidir. Özelliği kuru baharatlardan yapılması, yemeğin içine atılabilmesi, istenildiğinde çıkarılabilmesi ve aromayı yükseltici özellik taşımasıdır. Özellikle stewing tekniğiyle pişen yahni/tencere yemeği gibi yemeklerin olmazsa olmazıdır. 
Orijinalinde defne yaprağı, kekik yaprakları, karabiber taneleri, maydanoz sapı ile bir diş sarımsak olur. Benim evde defne yoktu. Bende kafama göre uydurdum ve orijinalinden bile güzel oldu bence. 

Temiz bir parça tülbentin içine biraz kuru biberiye, tane karabiber, kuru maydanoz, 4 tane ardıç tohumu ve 1 diş sarımsak ekledim. Ağzını mutfak ipinin bir ucuyla bağlayıp, boşta kalan ipin ucunu ise tencerenin kulağına/sapına bağlıyorsunuz. Böylelikle yemeğin içinde kaybolmuyor :) Ben iple bağlamadım, çünkü evde yoktu. Aşağıdaki gibi ağzını kendim bağladım. Fransız abiler genelde 40-50 kiloluk yahnilerin içinde kese aramamak adına sapını tencereye bağlıyorlar :) yoksa evde ufak bir tencerede yaparken kaşıkla da çıkarılması mümkün. 
Müsait olduğumda da bir gün Bouquet Garni'yi anlatırım. 
Not: Sachet d'epices yapabileyim diye, yaklaşık 0 derecelik karlı buz gibi havada Küçükköy'deki bir tuhafiyeciye gidip bana tülbent alan canım nişanlım Göker'e teşekkür ederim. O olmasaydı, yemeğim bu kadar güzel olamazdı. 
Güneş parlasın, güzel bir off günüm olsun :) sevgiler. 




18 Ocak 2012 Çarşamba

Portakallı Kereviz Salatası

Bu benim çok sevdiğim bir tarif değildi, ta ki yanlış yaptığım şeyi bulana kadar.
Bu meze/salata 1 gece önceden yapılıp biraz dinlendirilmesi gereken bir ürünmüş. O yüzden servis etmeden bir gece önce yapıp dinlendirmeniz (bence) şart. Hem lezzetler birbirine geçiyor. Hem de kerevizin kırt kırtlığı gidiyor.

Malzemeler:

  • 1 adet iri kereviz
  • 1 portakalın suyu
  • 1-2 diş sarımsak
  • 3 yemek kaşığı yoğurt
  • 10 adet ceviz
  • Tuz
Hazırlanışı
Kerevizi rendeliyoruz ancak dikkat etmemiz gereken nokta hızlı rendeleyip, üzerine hemmen portakal suyunu döküp kararmasına mani oluyoruz. Yine bence fazla oyalanmadan yoğurtla karıştırıyoruz. İçine ezilmiş sarımsak, gelişigüzel doğranmış ceviz ve tuzumuzu ekliyoruz. Voila! 

17 Ocak 2012 Salı

En Papillote (Kağıtta Pişirme) ve Levrek en Papillote (Kağıtta Levrek)

Şimdi ben aslında çok duygusal bir tip değilim. En azından işimde hep mantıkla hareket eden bir insanım. Özel hayatımda bile sersem sepelek romantik kafasında değilim. Ancak bugün biri bana "Nerede yemekhane sorumlusuyum demiştiniz?" diye sorunca, içlendim. Önce kızdım, sonra üzüldüm. Şimdi de gülüyorum. Bu işin böyle tatsız bir imajı var. Ben o genç kıza göre öldür Allah yemekhane sorumlusu geldim, yemekhane sorumlusu gideceğim. Yaklaşık 45 dk. kadar bir ortamda bulunmamız gerekti; işimin öyle olmadığını neler yaptığımı falan anlattım. Şimdi git gene sor, yemekhane sorumlusu der :)) Bence ben bugün yemekhane sorunlusu oldum ya, hadi bakalım. 
Bunlar önemli değil aslında ama paylaşmadan da edemedim. Yarın akşam belki yemeğe 2 kişilik bir misafirim gelebilir. Ne yapsam fikri kafamda dönerken ve çok sevdiğim bir şefin yemek yazısını okurken aklıma geldi. Kağıtta pişen her şey güzel olur. Bence yani. Kağıt kebabı diye bir şey var ya Türk mutfağında. Babaannem yapardı. İçinde havuçlar, bütün sarımsaklar, tazecik yemyeşil araka, biraz patates ve  julyen kesilmiş soğan, içinde mis gibi kuzu etleri. Kağıdın kıvrık yerlerini ucundan araladığımda yüzüme buharı, genzime ise mis kokusu dolardı. 
Kağıtta pişen şeyler sonra gitgide modernleşmeye başladı benim için. Okulda kağııta somon yapmaya başladım. Şirkette ise artık imza yemeğimiz olan kağıtta levrek yapmaya başladım. Gitgide boyut, şekil, tarz değiştirdi. 
Aslında en papillote (papiyot okunur) hem geleneksel, hem de modern çağın bir pişirme yöntemi. Bana babaannemin kebabını hatırlatsa da, aslında modern bir teknik. Dışarıda bir yemeğe gittiğimizde her şey kızartma, sote, ızgara, buğulama, veya fırınlama beşgeninde dönüyor. Bu yüzden herhangi bir menüde kağıtta levrek gördüğümüzde apışıp kalıyoruz. İşte bu yüzden biraz da modern. 
En papillote, Fransızlara özgü bir pişirme tekniğidir. Kağıdın içinde suyunu salan protein ürünü (et/balık/tavuk), sebze ve bir kaç dal taze baharat, hapsolmuş olduğu kağıdın içinde kendi suyunun buharında pişerek, aromasını içine hapsediyor ve muhteşem bir lezzet oluşuyor. Tabii asıl amaç aromaların birbirine geçmesi. Misal kağıtta tavuk yapacaksanız, içine bir-iki dal taze mercanköşk koymak, o tavuğun aromayı içine hapsetmesine ve etin iliklerine kadar geçmesine sebep olacaktır. Bu da vıcık vıcık yağla elde edilen bir lezzetten ziyade, damakta kalan, arkadan vuran, insanı sersemleten bir lezzet şahı olacaktır. 
Bu hem sağlıklı, hem de çok leziz bir yöntem. Benim tarifime gelirsek: 

Malzemeler
  • yaklaşık 30x50 ölçülerinde bir parça yağlı kağıt (fırın kağıdı olarak da geçebilir. marketlerde mevcut)
  • 1 adet kılçıksız çiğ levrek fileto (arzuya göre herhangi bir balık filetosuda olabilir)
  • 1/3 adet kabak
  • 1/2 adet havuç
  • 1/2 adet patates
  • 1 dilim kabuksuz domates
  • 1 dal dereotu. 
  • 1 tatlı kaşığı baharatlı tereyağı
  • 2 dilim kabuğu alınmış limon
Hazırlanışı
Kağıt tezgahın üzerine konur. Jülyen doğradığımız  ve sadece 1 dakika haşladığımız (patates biraz daha haşlanmalı) sebzelerimizin 1 yemek kaşığını kağıdın üzerine koyuyoruz. Sırasıyla üzerine, hafifçe tuz biberlediğimiz kılçıksız levrek filetomuzu,  kabuksuz limon dilimlerini, jülyen sebzelerin kalanını, domatesi, dereotunu ve en üste ise baharatlı tereyağımızı koyup; becerebiliyorsak elimizle, beceremiyorsak ağzını bohça gibi yapıp, yanmaz bir iple bağlayıp 190 derecelik fırına 15 dakikalığına atıyoruz. Amman dikkat fırın sıcak olmalı. Buz gibi fırında işe yaramaz. 
Sonrası mı? Sonra kağıdı delip o lezzetli buharını soluyup afiyetle yiyoruz. 
Misafirlerinizi etkilemek için hem basit, hem de ekonomik bir yöntem. Hem traditional hem modern. 
Hem leziz, hem de inanın çok ama çok leziz :) 

Not: diyetine özen gösteren güruhtansanız tereyağsız da olur. O zaman da bir yemeğin hiç yağsız nasıl bu kadar güzel olabileceğine şaşar kalırsınız. 





16 Ocak 2012 Pazartesi

Mantar Aşkı

Bu aralar çok yoğun strese maruz kaldım sanırsam. Sabah vardiyasında çalışmama rağmen -ki bence en sorunsuz vardiyadır- akşam çalışmayı ister oldum sanki. Akşam çalışınca da pek bir sosyal hayatım olmuyor. Her vardiyanın ayrı bir sıkıntısı var.
Bizim işimiz insanla uğraşmak, misafirlerimize en iyi hizmeti maksimum kalitede sunabilmek. Çok zor bir iş yapmıyoruz, atomu parçalamıyor, uzaya mekik göndermiyoruz ancak bazen birlikte çalışılan insanlar, kolay ve sevilesi bir işi bile o kadar kaknem bir hale getiriyorlar ki, iş bittiğinde hava limanından çıkıp soğuk hava yüzüme vurduğunda, derin derin soluyarak oh çekme noktasına geliyorum. Halbuki çok güzel ve sevdiğim bir işim var. Ancak her yerde hayatı kolaylaştıran ve zorlaştıran insanlar var. Bir gün yönetici olursam, bu da bana hatırlatma olsun. Ciddiyetle iş yapmak ayrı bir konu ancak, saygı duyulası bir yönetici olmak için insanların yüreğine korku salmak şart değil. 
Neyse biraz problemli bir gün geçirdim galiba. Bunları bir kenara bırakalım. Günün asıl konusu mantarlar. Evet mantarlar. Zira bir sürü farklı türde mantar yetişen bir coğrafyada yaşıyoruz ancak bildiğimiz tek tür kültür mantarı. Türkiye gibi zengin bir coğrafyada ise bizlerin bildiği yenilebilen en az 30 farklı türde mantar vardır. 
Bazı kulağınıza tanıdık gelenler arasında kestane mantarı, kayın mantarı, istiridye mantarı, chanterelle mantarı, porchini mantarı bulunmaktadır. Bunların dışında ise domalan mantarı, kuzu göbeği mantarı, yumurta mantarı, bal mantarı, kıvırcık mantarı gibi bir sürü değişik tipte ve görsellikte mantar bulunmaktadır. O kadar ki, tam bahar mevsiminde Polonezköy'e yaptığım bir gezide oranın köylülerinden bulduğum (çok büyük ihtimalle organik) kıvırcık mantarının, mantar olduğuna yemin etseler inanmazdım. Elime almaya bile korkmuştum ilk gördüğümde. Ne yapacağım ben bununla diye şaşkın şaşkın bakındığımı hatırlıyorum. Sonrasında çok lezzetli bir lazanya yapmıştım ayrı konu :) 
Çoğu mantar türü MMMarketlerde bulunmasa da, sizde benim gibi gezmeye, pikniğe gittiğinizde meraklıysanız , yerel üreticilerden bulup alıp pişirebilirsiniz. Örneğin bir kuzu göbeği mantarı. Yüksek ateşte hafif sarımsak, gül sirkesi, pembe kaya tuzu ve bir tutam şekerle soteleyip (mantarın suyunu salmasına müsade etmeden) güzel bir entrecôte'un yanına garnitür olarak sunulabilir.
Bugünlük bu kadar diyelim. İş yorgunluğu ağır bastırıyor. Sevgiler.

15 Ocak 2012 Pazar

Mantarlı Risotto


Bu benim sevdiğim bir reçete. Her şeyden önce kolay bir tarif. Dışarıda bir restoranda, en malzemeden çalarak yapılanına bile 20-22 liradan az vermezsiniz. Ne gerek var, değil mi?
Ben evde yemek yapmayı seviyorum. Hem kendimi geliştirmeme yardımcı oluyor, hem de dışarıda yemek yemekten daha az riskli. Dışarıda yemeyi sevdiğim belli başlı şeyler var. Evde yapamayacağımı bildiğim şeyleri dışarıda yemeyi seviyorum. Misal kebap, döner, lahmacun vs. Bunlar evde yapılması imkansız şeyler. Ve benim Türk mutfağına dair en sevdiğim şeyler. Ama dikkat edin çoğu yabancı mutfağa dair yemek evde yapılabilitesi yüksek yemekler. Mesela tarifimizdeki gibi risotto evde yapılabilir. O yüzden dışarıda pek yemem. Ama dışarıda yemek için döner favorim.
Yasko'nun isteği üzerine işte mantarlı risotto

Malzemeler

  • 1 su bardağı arborio pirinci
  • 3-4 bardak tavuk suyu
  • 1 çay bardağı beyaz şarap
  • 1 orta boy soğan
  • 1 diş sarımsak
  • 2 su bardağı mantar
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 yemek kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı:

 Zeytinyağı ve 1 yemek kaşığı tereyağını, yüksek kenarlı kalın dipli bir teflon pilav tenceresinde eritiyoruz. Soğanı ince ince doğradıktan sonra yağda çeviriyoruz. Fazla değil 1-2 dakika kadar. İçine yine ince kıyılmış sarımsağı ekliyoruz. 1 su bardağı pirincimizi hemen ekleyip 1 dakika kadar kavuruyoruz. Bu noktada pirinci yıkamamak önemli. Pirincin nişastası bize lazım. Sonra ateşimiz yüksek bu arada, şarabımızı ekliyoruz. Şarabı uçurana kadar yüksek ateşte tutuyoruz. Tuz ve biberi unutmuyoruz. Tuzu başta eklersek pirinçler tuzu içine çeker, yüzeyinde kütle halinde kalmaz. Sonra sıcak halde kenarda bekleyen tavuk suyumuzdan alıp 1,5 kepçe pirincimizin üstüne ekliyoruz. Suyunu çektire çektire pişiriyoruz. Suyunu çektikçe üzerine yeniden tavuk suyundan ekliyoruz. Bu tavuk suyu ekleme işlemi 17-22 dakika boyunca 4-5 tur sürüyor. Risottonun pirinçleri genelde diri bırakılır ancak ben naptıysam diri sevemiyorum. O yüzden pişme sürecini biraz uzatıyorum.
Diğer bir tarafta az ayçiçek yağıyla teflon bir tarafta ince kıyılmış mantarlarımızı yüksek ateşte soteliyoruz. Risottomuzun pirinçleri istediğimiz kıvamda pişince, diğer tarafta pişirdiğimiz mantarları risottomuzun içine ekliyoruz. Ocağın altını kapattıktan sonra 1 yemek kaşığı soğuk tereyağımızı risottonun içine ekleyip, karıştırıyoruz. Bu son işleme gastronomi dünyasında "beurre monte" denir. Yani tereyağı hem parlaklık verip, hem de risottonun hafif sulu kıvamını bağlayıcı bir etki yapar. Bilimsel bir işlem de denebilir.
Servis esnasında üzerine 1 yemek kaşığı parmesan peyniri ekliyoruz. Yapar yapmaz servis ediyoruz, beklemiyoruz, bekletmiyoruz. Sıcak sıcak yiyoruz. Yanında da buz gibi bir chardonnay içiyoruz. Afiyet olsun.
Not: Kültür mantarı, chantarelle mantarı, shitake mantarı, istiridye mantarı, kayın mantarı, domalan mantarı, kuzu göbeği mantarı, kuzu mantarı vs. elinizde ve mevsimde hangisi varsa uygun olan her türü kullanabilirsiniz.
geç gelen edit: Resimdeki risottoda safran da olduğu için rengi hafif sarımtrak. Eğer o aromayı seviyorsanız, şarabı çektirdikten sonra 1 tutam safran ekleyebilirsiniz. Unutmayın en pahalı baharatlardan birisi olduğundan az kullanmanızda sakınca yoktur. Ucuz olan piyasada Yalancı Safran diye geçen Aspir'i de kullanabilirsiniz. Aroması çok daha düşük olacaktır ama aynı rengi yine sağlar.

8 Ocak 2012 Pazar

Domatesli Pilav

Şimdi bu çok basit bir tarif. Canım nişanlımın da en sevdiği yemeklerden biri. Ayrıca bu akşam patlıcan silkmenin yanına yapacağım karbonhidrat kaynağı yemek. Yanlış anlamayın, bunları yedikten sonra gece vardiyasına işe gideceğim. Ondan enerji lazım.
İşte malzemeler, işte tarifi.

Malzemeler:

  • 2 su bardağı pirinç
  • 2 adet olgun, süp-per kırmızı domates
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 3 su bardağından biraz az sıcak su
pirinci bekletirken kullanmak üzere
  • 2-3 bardak sıcak su
  • 1 yemek kaşığı tuz
Hazırlanışı: 

  1. Önce pirinci yarım saat boyunca 1 yemek kaşığı tuz eklenmiş 2-3 bardak sıcak suda yarım saat kadar bekletiyoruz. Daha fazla da bekleyebilir, sorun yok. Vaktiniz azsa, 15 dakikada olabilir. 
  2. Beklettiğimiz pirinçlerin suyunu süzüp, bir süzgece alıp akan suyun altında nişastası tamamıyla akana kadar yıkıyoruz. Amacımız nişastası  düşük, tane tane bir pilav elde etmek
  3. Şimdi hedefe doğru ilerliyoruz. Önce 1 tatlı kaşığı kadar tereyağını erittikten sonra 2 tane rendelediğimiz muhteşem kırmızı renkli domatesimizi teflon pilav tenceremize alıyoruz. (Kabul edelim böyle domatesler artık yazın bile yok. O yüzden mecbur kalırsanız domateslere ilaveten 1 tatlı kaşığı salça koymanız kabul edilebilir bir durumdur)
  4. Domates suyunu çekene kadar ve salçayla da güzelce harmanlandıktan sonra, yıkayıp süzdüğümüz pirinçleri atıyoruz. Pirinçleri koyduktan hemen sonra, kalan tereyağımızı da ekliyoruz.
  5. Pirinçleri domateslerin rengini alana kadar ve tereyağıyla da iyice harmanlanana kadar kavuruyoruz.
  6. Artık final noktasına doğru geliyoruz. Çok lezzetli olacak. 1 tatlı kaşığı da tuzumuzla birlikte 3 bardaktan biraz az suyumuzu ekleyip, şöyle bir karıştırıp kapağını kapatıyoruz. En küçük göz ocağın, en kısık ateşli kısmına alıp pişmesini bekliyoruz. 
Bu noktada sabır önemli bir erdem. Öyle zırt pırt kapağını açıp da "Oldu mu acaba?" diye bakmıyoruz. Bana göre sadece 1 defa kapağı açma hakkımız var. Onu da sonlara doğru kullanmamız akıllıca olur. 
Evet nerde kalmıştık. Kapağı açtık bir baktık, yaklaşık 12-15 dakika sonra tabii. Bu noktada dibini şöyle bir yokluyoruz. Dibinde artık su kalmamalı ancak üstü hala nemli gözükmeli. Bu esnada artık altını kapatıp, tencerenin üzerine bir gazete kağıdı veya peçete kapatıp bir de üzerine kapağını kapatıp demlemeye alıyoruz. Bu işlem de bir 15-20 dakika sürecek. 
En sonunda baktık ki artık suyunu çekmiş, demlenmiş, mis gibi olmuş. Oturup çala kaşık afiyetle yiyoruz ohh ohh. Hadi bakalım pilavdan dönenin kaşığı kırılsın. 

Terbiyeli Ispanaklı Sebze Çorbası

Bu hafta epey iyi geçti diyebilirim. Haftamın en eğlenceli günü ise, Show TV Ana Haber Bülteninde ünlü diyetisyen Selahattin Dönmez ile bi...