27 Şubat 2011 Pazar

Sebzeli Kaşarlı Gözleme

Bu uçma işi hakikaten tuhaf bi iş. İnsan iyi bir ekiple uçunca, sonsuza kadar uçarım gibi hissediyor. Ama enerjisi daha düşük, biraz daha az uyumlu bi ekiple uçtu mu, o uçuş bitmek bilmiyor. Sürekli ilgi, alaka, güler yüz bekleyen bir iş. İnsanla uğraşmak en yorucu iş. Ama mesleğimiz dedik, kabul ettik bir kere.
Gelelim günün konusuna. Chicago'dayım. Hava buz gibi. Ve canımın sıcak sıcak yemek istediği tek şey bu. Tabii ki burda ekstra Türk işi şeyler canım çekiyor.

Sebzeli Kaşarlı Gözleme

Malzemeler


  • 1 su bardağı incecik kıyılmış pırasa
  • 2 su bardağı dondurulmuş ıspanak
  • 2 diş sarımsak
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
  • 1 su bardağı kaşar
  • 2-3 adet yufka
  • Tuz biber
Hazırlanışı

Teflon tavamızda tereyağını erittikten hemen sonra pırasamızı atıp güzelce kavuruyoruz. Üzerine ezilmiş sarımsak ve hemen ıspanağımızı atıp kavurmaya devam ediyoruz. Sebzeler güzelce pişince. Tuzunu biberini ayarlayıp kenara soğumaya bırakıyoruz. 
Yufkaları temiz bir tezgaha açıyoruz. Ortasına soğuttuğumuz sebzeli harçtan koyuyoruz. Sebzeli harcın üzerine de hatırı sayılır miktarda kaşar koyup bohça misali 4 bir yanından katlayıp güzelce kapatıyoruz. 
Ben tavadan ziyade fırça yardımı ile gözlemenin bir kısmını yağlayıp öyle tavaya atıyorum. Alt tarafı pişerkende, üstte kalan tarafı fırçayla yağlıyorum. Daha az yağ kullanmış oluyorum. 
Yufkanın iki tarafıda altın sarısı rengini alana kadar pişiriyoruz. 
Kural: Ateşin altını çok açmayın. Dışı hemen kavrulur, içinde çiğ yufka lezzeti kalır. biraz sabırlı olmanız gerek.yavaş yavaş. 
Taze taze yiyin. Fazlası artarsa, aralarına straç film/buzdolabı poşedi vs. koyarak dondurun (ben pişirmeden donduruyorum, misafir bastırdığı anda çok pratik hayat kurtarıcı bir şey oluyor)
Nefis valla nefis. Sıcak evimi ve mutfağımı çok özledim. 
Sevgiler.  

21 Şubat 2011 Pazartesi

Paçanga Böreği

Dünya üzerinde var olan en sevdiğim reçetelerden biridir. Herkes farklı yapıyor. Kim bilir belki benimki de biraz değişik gelebilir ama bu da Uçan Jale tarzı diyelim.
Ben milföy hamurundan yapıyorum (tembellikten değil, çok çalışmaktan ötürü. Hemen hızlıca, çabuk çabuk olsun istiyorum)

Malzemeler

  • 6 adet milföy
  • 4-5 dilim pastırma (bence çemensiz ama zevk meselesi)
  • 1 adet yeşil biber
  • 1 adet iri domates (küçükse 2 tane)
  • 3/4 çay bardağı rendelenmiş kaşar
  • 1 yumurta sarısı
Hazırlanışı

Milföy hamurlarımızı buzluktan çıkarıp çözülmelerini bekliyoruz. Bu işlem 20 dakika kadar alıyor, bu esnada diğer hazırlığımızı yapalım. Yeşil biberimizi incecik kıyalım. Kabuğunu soyup, çekirdeklerini çıkardığımız domatesleri küp küp doğrayalım Çekirdekleri çıkarmak çok önemli bir detay zira hamura suyunu akıtmasını istemeyiz. 
Yine incecik kıydığımız pastırmaları bu biberli domatesli karışımımıza ilave ediyoruz. Karışımı derince bir kasede tuttuğumuzu varsayıp üzerine tuz ve taze karabiber ekliyoruz. Bu karışımdan birer kaşık alıp milföy hamurumuzun ortasına koyup aldığı kadar da kaşar ekleyip üçgen biçimde kapatıyoruz. En son bir fırça yardımıyla yumurta sarısını üzerine sürüyoruz ve 175 derecede üzeri altın sarısı olana dek pişiriyoruz. 
Washington'da gecenin nerdeyse 12sinde yok yere canım paçanga böreği istedi. neden acaba? :) 
afiyet olsun, sıcak börekler masanızdan eksilmesin...sevgiler.

16 Şubat 2011 Çarşamba

Mısırlı ve Bolonez Dolgulu Milföy Böreği

Geçenlerde lazanyanın kıymalı iç harcı arttığı için bu içi kahvaltıda börek olarak değerlendirmek istedim. Çok kolay bir reçete.

Malzemeler

  • 200 gr. kuzu kıyması
  • 1 tane iri domates
  • 1/2 soğan
  • 1 diş sarımsak
  • 1 çay bardağı mısır
  • 6 yaprak milföy hamuru
  • 1 yumurta sarısı
  • Tuz, taze karabiber
Hazırlanışı

2 yemek kaşığı ayçiçek yağında soğan ve sarımsağı hafifçe soteleyin. İçine kıymaları ekleyin. Kıymalar hafifçe kavrulduktan sonra küp kesilmiş domatesleri içine ekleyin. Tuzunu biberini ekleyin, güzelce pişirin. 
Milföy yaprakları çözüldükten sonra pişirip, soğuttuğunuz bu harçtan ortasına koyun. Her milföy hamuruna 1 silme tatlı kaşığı mısır tanelerinden koyun. Üçgen bir şekilde kapatın. Yağlı kağıt serdiğiniz fırın tepsisine koyun ve üzerine fırça yardımıyla 1 yumurta sarısını sürün. 180 derecede 10-15 dakika (yani üzeri kızarana) kadar fırınlayın. Sıcak sıcak, çıtır çıtır yiyin. Afiyet olsun. 

Genel Bilgi: Milföy (yani Mille Feuille) Fransızca bir sözcüktür ve Mille 1000, Feuille ise yaprak demektir. Yani Milföy 1000 Yaprak demektir. 

Cızbız Köfte

Herkes köftemin sırrını soruyor. Köfte yapmak bence zor bir şey. Zira her seferinde aynı lezzeti yakalamak ancak standart bir reçete ile oluyor. Sırrı da aşağıda. Yapmak kolay. Ölçüler bardakla, kaşıkla. 
Ben köftemi baharatlı severim. Bana katılmıyorsanız bu reçeteyi uygulamayın.

Malzemeler
  • 500 gram kuzu kıyması
  • 1 yumurta
  • 2/3 çay bardağı ekmek kırıntısı
  • 1 avuç ince kıyılmış maydanoz
  • 4 diş sarımsak
  • 1 küçük soğan rendesi
  • 1 çay kaşığı karabiber
  • 1 çay kaşığı kimyon
  • 1 çay kaşığı tatlı toz biber
  • 1,5 çay kaşığı tuz
Hazırlanışı

Derince bir kaseye bütün malzemeleri koyup, güzelce yoğurun. Yarım saat kadar lezzetlerin harmanlanması için buzdolabında üzeri kapalı olarak dinlendirin. İstediğiniz gibi şekil verin. Ayçiçek yağında kızartın. Sıcak sıcak yiyin. 
Sırrı bence kuzu kıyması ve bol baharatı. Maydanozsuz köfte bana göre olmaz. 
p.s. acı biber seviyorsanız isteğe göre pul biber de eklenebilir.


Ispanak Beğendi

Osaka'dan dün sabaha karşı döndüm. Daha anca kendime gelebildim. Bu akşam tembellikten ötürü yemek yapmayacağım ama yapsaydım bu reçeteyi yanında ev yapımı yumuşacık bol baharatlı cızbız köftem ile yapardım.

Ispanak Beğendi

  • 750 gr. dondurulmuş ıspanak
  • 1 orta boy soğan
  • 2-3 diş sarımsak
  • 3 yemek kaşığı tereyağı
  • 2 yemek kaşığı un
  • 500-750 ml. süt
  • 1 çay bardağı kaşar peyniri
  • Tuz, biber, varsa muskat
Hazırlanışı: 

İncecik kıydığımız soğanları tavada 1 kaşık tereyağı ile öldürüyoruz. Üzerine yine ince kıyılmış sarımsak ve ıspanakları atıyoruz. İyice pişene kadar soteliyoruz. Hafif tuz-biber. Voila!
Gelelim beşamel sosuna
2 yemek kaşığı tereyağını eritip, 2 yemek kaşığı unumuzu ekleyip kokusu çıkana kadar kavuruyoruz. Çok değil, rengi altın sarısına dönsün yeter. 
Üzerine sicim gibi akıttığımız oda sıcaklığındaki sütü çırpma teliyle karıştıra karıştıra yediriyoruz.Varsa içine biraz muskat rendesi atıyoruz. Pürüzsüz bir kıvam alınca kalınlığına karar verin. İsterseniz biraz daha yoğun isterseniz biraz daha akıcı bir kıvam. Akıcı kıvam istiyorsanız, sütü biraz daha bol tutun. Koyu istiyorsanız az tutun. Ben orta karar seviyorum. 
Beşamel sosumuz hazır olunca, sotelenmiş ıspanakları beşamel sosun içine atıyoruz. Güzelce harmanlıyoruz. En son içine kaşar peynirimizi atıyoruz. 
En son tuzunu biberini kontrol edin. Biraz zayıf kalmış olabilir. 
Ana yemeğin yanına, altına garnitür misali sunun. Ben mesela tabağa bunu yayıp, üzerine ızgara bonfile veya köfte sunuyorum. Çok lezzetli oluyor. 

p.s. elbetteki taze ıspanak kullanmak daha lezzetli olur ama maalesef benim o kadar vaktim yok. Sizin varsa mutlaka taze ıspanaktan yapın. 
Afiyet olsun. Sevgiler. 

13 Şubat 2011 Pazar

Sebzeli Noodle

Siz bu satırları okurken, ben çok ama çook uzaklarda olucam :) Osaka kadar uzak yani.
Evet burası tertemiz, müthiş bir ülke. İnsanların işine acayip saygı duyduğu, herkesin ama istisnasız herkesin işini mükemmelen yaptığı bir yer. Çoğu Japonun yüzü kırış kırış, o kadar çok gülümsüyorlar ki. İnanılmazlar. Uzakdoğu kültüründe saygı duyduğum ve takdir etmekten kendimi alamadığım tek toplumlar. İşleri hep standart bu da kaliteyi yakalamayı kolaylaştırıyor.
Şangay yatılarından nefret ederim misal. Çin'i hiç sevmem. O avamlıkları her yere bulaşmış gibidir. Ama burada hava bile bir farklı. Sokakta yürürken, çok şekerli, kiraz ve orkide karışımı kokular burnunuza çalınıyor. Japonca bildiği için sadece Japonya'ya uçan bir hostes arkadaşıma sordum "Bu ne kokusu?" diye "Japonya kokusu" dedi "Burada her yer böyle kokar". Kız haklıymış. Nereye gitsek o ferah güzel koku burnumda. Hava soğuk ama kendimi sokaklardan almak istemiyorum.
Bugünde bir restorana gittik bu japonca bilen arkadaşımla. Bir alışveriş merkezinin içinde, adı mühim değil. Masanın tam ortasında sac ızgara var. Siparişi veriyorsunuz ve yemek bu alanda pişiyor. Müthiş bir deneyim.

Karidesli Okonomiyaki sipariş ettik. Türkçesiyle mücver gibi bir şey. Tek farkı içinde ağırlıklı olarak lahana, zencefil, havuç ve bütün karidesler var. Açıkçası çok lezzetli bulmadım ama bu o restorandan da kaynaklanıyor olabilir. Yanında çeşit çeşit sosları da vardı. Onlarla birlikte daha da Japon hale getirebiliyorsunuz yemeği :)
Tabii biz turist olduğumuz için yemeği rezil ederiz kaygısıyla bir ön pişirmeye tabi tutup da getirmişler. Halbuki Japon masalarına baktığımda yemeği yumurtalı harç halinde derince bir kase içinde masaya getirdiklerini gördüm. Eğer içinde bonfile et vs. gibi bir ürün varsa önden onu pişirip sonra mücver gibi olan kısmı pişirmeniz gerekiyormuş. Çok değişik bir tecrübe oldu vehasıl.
Aynı sacda noodle da yapıldığı, fakat nedense bizim sipariş etmememizden ötürü bugün size sebzeli noodle tarifi vereceğim. Uzakdoğu yemeği kolay kolay canım çekmiyor. Zira her gün uzakdoğuda sayılırım.
Bu hem vejetaryen, hem ekonomik hem de lezzetli bir yemek. İsterseniz vejateryenlikten çıkarabilirsiniz. Onunda yollarını vereceğim.

Sebzeli Noodle

Malzemeler
  • 1 paket Noodle
  • 1 adet soğan (varsa taze soğan daha güzel oluyor)
  • 2 adet havuç
  • 1 adet kabak
  • 1 bardak incecik kıyılmış lahana
  • 1 su bardağı soya filizi
  • 6-7 tane baby mısır (yoksa 1 çay bardağı normal tane mısır)
  • 3 diş sarımsak
  • 1 çay bardağı soya sosu
  • 1/4 çay bardağı istiridye sosu (yoksa sorun değil)
Hazırlanışı:

Noodle'ı paketteki haşlama talimatlarına göre haşlıyoruz. Aman dikkat noodle genelde 4-5 dakika haşlanır ve süzülür. Daha sonra bir de tavada pişecek unutmayın. Hamur yemek istemiyoruz.
Bütün sebzelerimizi jülyen (yani ince uzun) kıyacağız. Şikayet etmek yok. uzakdoğu yemeğinin olayı bu.
Derince varsa wok misali tavamıza, yoksa wok'un çakması yanları yüksek tefal'in tavalarından alıp ateşi açıyoruz. Ateş orta. Soğanları kavuracak kadar ayçiçek yağı döküyoruz. Ay gibi piyazlık doğradığımız soğanları ateşe atıyoruz. 2-3 dakika kavuruyoruz. Üzerine yine jülyen havuçlarımızı atıyoruz. Birazda onları kavuruyoruz. Ateş sabit. Gerekirse biraz daha yağ ekliyoruz. Sadece yeşil kabuklarını incecik kıydığımız kabaklarımızıda ekliyoruz. Artık jülyen dememe gerek yok sanırım. Kabakların içini kullanmıyoruz. Zira hem çekirdekli, hem lezzetsiz, hem de yemeği sulandırıyor.
Ben sarımsakları bu esnada atıyorum. Onları jülyen kıymanıza gerek yok. İster ezin, ister rendeleyin, ister incecik kıyın.
İncecik kıyılmış beyaz lahanamızı da karışıma ekliyoruz. Baktınız yağ gene bitti, azar azar biraz daha ekleyebilirsiniz.
Artık sebzeli karışımımız hazır. Hayır, soya filizlerini ve mısırları unutmadım. Biraz sabır.
Bu sebzeli karışımımızı süzdüğümüz noodle ile karıştırıyoruz. Soya sosunu ve istiridye sosunu daha çok noodle'ın üzerine gelecek şekilde döküyorum ki, sossuz yavan olan kısmı noodle. sebzeler zaten lezzetli.
Soya sosu miktarı az veya fazla gelebilir. Bu tamamen zevkinize kalmış bir durum. Ben bu yemeğe asla tuz koymam. Tuzsuz geldiyse biraz daha soya sosu eklerim. Sizede öyle yapmanızı öneririm.
Bir de istirdye sosu ağır bir sostur. Evinizde olmayabilir. Yoksa hiç sorun değil. Sadece soya sosuyla da son derece güzel oluyor.
Neyse sebzeleri, noodle'ı ve sosumuzu karıştırdık. Wok'umuzun altı yanıyor. Hafif hafif sotelemeye devam ediyoruz. Ateş çok yüksek değil. Ateşi kapattığınız anda soya filizi ve baby mısırları ilave ediyoruz. Neden en son anda? Çünkü soya filizi saniyeler içinde pişen ve kendini çok çabuk salan bir ürün. Bu kadar yumuşak bir yemeğin içinde hafif çıtır bir faktör arıyor insan. Bu soya filizi onun için.

Gelelim diğer konulara. Bu noodle mısır veya soya filizi veya soğandan biri veya bir kaçı yok diye yapılamaz diye bir şey yok. İstediğiniz sebzelerle yaparsınız.
Tavuklu isterseniz ayrı bir yerde tavukları ince uzun (yani jülyen :) kesip soteleyip içine karıştırabilirsiniz. İsterseniz ince bonfile parçalarıyla da yapabilirsiniz. Veya deniz ürünlü de olur. Karides, kalamar vs. hepsi çok yakışır. Canınız nasıl çekiyorsa hepsini karıştırabilirsiniz.
Vejetaryenseniz tofu ile yapabilirsiniz. Varsa mantar ekleyin. ben varsa renkli biber ekliyorum. Görsel bir şölen oluyor.
Bu arada bu epey kalabalık bir porsiyon oldu. belki 5-6 kişilik falan gibi. Daha az kişiyseniz miktarları azaltıp yapın.
Sakın tereyağlı yapmayın. Uzakdoğu yemeğinde tereyağı olmaz. Onunda sebebini başka bi gün anlatırım.
Yiyin gari.

10 Şubat 2011 Perşembe

Karidesli Zerdeçallı Risotto

Bu sevdiğim bir reçetedir. Risottoların bence kralıdır.
Risotto, risotto diye yazılır risotto diye okunur. Kesinlikle Rizotto değildir. O "z" harfine ben kılım çünkü :) riso zaten italyancada pirinç demektir 

Malzemeler
  • 1 su bardağı arborio pirinci (arborio yoksa baldo pirinç de olabilir. maksat gönüller bir olsun)
  • Yaklaşık 3 su bardağı sebze veya balık suyu
  • 1 çay bardağı beyaz şarap
  • 1 orta boy incecik kıyılmış soğan
  • 2 diş incecik kıyılmış sarımsak
  • 1 tatlı kaşığı toz zerdeçal
  • 150 gr. istediğiniz boy karides (ben çim çim tabir edilen minikleri seviyorum)
  • 1,5 yemek kaşığı tereyağı
  • 3 yemek kaşığı zeytinyağı
  • Tuz ve taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı

Risottonun asıl sırrı pirinçlerin yıkanmamasıdır. Bu sayede yapışkan, nişastası içinde kuvvetli bir risottomuz olacak.
Geniş ve derince bir teflon pilav tenceresi kullanmak en idealidir.
Altını yakıyoruz, ateş orta. 2 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1/2 yemek kaşığı tereyağını eritiyoruz. İtalyanın kimi bölgelerinde sadece zeytinyağı, kimi yerlerinde ise sadece tereyağı kullanırlar. keyfinize kalmış. isterseniz yağ miktarını da arttırabilirsiniz. ben ortalama bir ölçü verdim.
Erimiş yağımızın içine incecik doğranmış soğanları atıyoruz. Soğanlar şeffaflaşana kadar soteliyoruz. İtalyanlar 1-2 dakika yapıyor bu işlemi ben biraz daha uzatıyorum. Çiğ soğan mideme yaramıyor pek, ondan.
Soğandan sonra 2 diş ince kıyılmış sarımsağımızı ekliyoruz. Hafifçe kokusu çıkıyor.
Sonra pirinçleri yıkamadan ateşe atıyoruz. Hilesi yıkamamakta.
Pirinçlerin her birinin yağa bulandığına emin olalım ve 3-4 dakika kavuralım.
Sonra beyaz şarabımızı ekliyoruz. İçki kullanmıyorsanız, eklemeseniz de olur ama ben şarapsız bir risotto düşünemiyorum. Tam bu esnada ateş en yüksekte. Alkolün acı tadı gidene kadar şarabın buharlaşmasını bekliyoruz (ortalama 2-3 dakika).
Sonra bir tencerede sıcak olarak beklettiğimiz sebze suyundan 1-2 kepçe alıyoruz ve pirinçlerin üzerine döküyoruz. Pirinçler sebze suyunu çektikçe, üzerlerine su ekliyoruz. Bu işlem yaklaşık 17 ila 22 dakika arasında devam ediyor. Al dente (yani daha diri) seviyorsanız, diriliğini siz ayarlayacaksınız. Pirincin pişme süresi, pirincin markasına göre bile değişebilir. Ondan daha diri seviyorsanız, daha az pişireceksiniz ama bir tadına bakıp ayarlayın.
Sonlara doğru zerdeçalı ekliyoruz. Pirinçlerin rengi güzel sarımsı bir renk almalı.
Eğer rengi zayıf bulursanız biraz daha zerdeçal eklemekte serbestsiniz :)
Ocağı kapatacağınız son 3-4 dakika karidesleri pirinçlerin içine atın. Karides çok kolay pişen bir üründür. Dolayısıyla son anda atmanız önemli. Bir de karidesler suyunu ve aromasını salsa bile yine de risottomuzun içine salacağından, lezzet bir yere kaçmıyor yani.
Son 3-4 dakika 1-2 taşım pirinçlerle birlikte pişen karideslerden sonra tuz ve biberini ekliyoruz.
Ateşi kapattığımızda risotto kuru olmamalı ama suyunu da çekmiş olmalı.
Tam servisten önce 1 yemek kaşığı tereyağını içine atıp eritiyoruz. Bu risottomuzun bağlayıcısıdır ve kıvamlı bir risotto elde etmenin tek sırrıdır.
Bu tereyağından kaçarsanız, sulu bir pilav elde edersiniz. Tereyağını bu noktada elemek akıllıca bir hareket olmaz.
Hemen ve sıcak sıcak servis ediniz.
not: reçetede parmesan peyniri yok. çünkü İtalyanlar balıklı risottolara parmesan koymazlar.
zevkinize kalmış ama önermiyorum.

öneriler & lezzet sırları:
1. üşenmeyip normal soğan yerine biraz da arpacık soğan doğrarsanız, kesinlikle daha lezzetli bir sonuç elde edersiniz.
2. sebze suyu nasıl elde edilir: soğan, pırasa, kereviz ve havuçları iri iri doğrayıp, bol su ile ateşe koyup 30-45 dakika arasında tıngırdatma modunda pişirerek sebze suyunu elde edebilirsiniz.
3. Hiç çareniz yoksa risottoyu sade suyada yapabilirsiniz ancak çok lezzetli olmasını beklemeyin
4. Restoranlarda en sonunda bağlamak için ve lezzet için risottoların içine krema koyarlar. İtalyanlar buna bir taraflarıyla güler herhalde. Bunu yapmayın. Tereyağı bunun için vardır.
5. Risotto  a la minute tabir ettiğimiz hemen yapılıp, hemen yenmesi gereken bir yemektir. Yani sabahtan yapayım da akşama bekleyeyim durumu olamaz. Yani çoğunlukla misafir risottoyu bekler :)

Afiyet olsun.

Beyaz Peynir Köftesi


Ben beyaz peynir sevmem. Hele ki bazı arkadaşların severim düşüncesiyle kahvaltı için aldığı türlü markaların kapalı kutu beyaz peynirlerini hiç sevmem.
Bir tek rakının yanında yağlı koyun peyniri severim. Oda zaten konumuzun dışında :)
Böyle bir girişimim oldu zira yarın Osaka'ya uçuşum var ve arkamda boynu bükük yarım kalıp peynir bırakmak istemedim.
Bu da değerlendirme metodum. Reçete tamamen benim uydurmam Ölçüler biraz sakat. Zira "ben yaptım oldu" tarzı bir şey oldu ama çok sevildi ve süper lezzetli oldu. Üstelik beyaz peynir yemeyen ben bayıla bayıla 4 tane falan yedim herhalde.
Bir de vejetaryen arkadaşım Damla'nın çok seveceği bir şey oldu diye paylaşmak istedim :)
Malzemeler:
  • 250-300 gr. ezilmiş beyaz peynir
  • 1 avuç ince kıyılmış maydonoz
  • 1 çay bardağı galeta unu
  • 1 yumurta
  • 1 diş sarımsak
  • Taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı:

Bir tabakta beyaz peyniri eziyoruz. İçine kalan bütün malzemeleri koyup yoğura yoğura lezzetli bir harç yapıyoruz. Baktınız harç biraz gevşek bir kıvama sahip oldu biraz daha galeta unu ekleyebilirsiniz veya baktınız çok katı oldu azıcık daha peynir eklenebilir. Yoğurup köfte şekli verip, teflon tavamıza biraz ayçiçek yağı döküp üstleri renk alana kadar hafifçe kızartıyoruz. Ben sırf şekil olsun diye üzerinde azıcık da kaşar erittim. Piştikten sonra her birinin üzerine 1 çay kaşığı rende kaşar koyup, kapağını kapattım. Kendi sıcağıyla eridi.
Budur. Rakının yanına modern bir meze oldu üstelik.
Afiyet olsun.

8 Şubat 2011 Salı

Patates Püresi

Grip oluyorum zannedip de Cape Town uçuşuma gidemedim. Halbuki doktor yanlış teşhis koymuş. 20'lik dişimin şişi boğazıma öyle bir vurup öyle bir ateş yapmış ki, doktor bey faranjitle başlayıp bronşitle sonlanabilecek bir felaket tablosu çizmişti. Meğerse yanılıyormuş. 20lik dişim iltihap yapmış, yumuşak dokuya kadar bulaşmış. Velhasıl dişimi çekti. Hayatımda ilk defa dişimi çektirdiğim için tuhaf hissettim ve korktum tabiiki. Umarım bir daha tecrübe etmeyeceğim bir olay olarak kalır :)
Neyse bu akşam sadece patates püresi yiyebildiğim için onun tarifini vereyim dedim. Hem garnitürlerin kralı, hem besleyici, hem de kolay ve lezzetli. Buyrun bakalım.

Patates Püresi

  • 4 tane büyük boy patates
  • 2 tatlı kaşığı tuz
  • 1 su bardağı süt
  • 1 yemek kaşığı tereyağı
Hazırlanışı

Ben daha kolay haşlansın diye patatesleri önceden soyup, küçük küpler halinde bölüyorum ki, daha kolay haşlansın diye. Bu benim metodum tabii.
Patatesleri soyup, küp dilimleyip, geniş bir tencereye alıyoruz. Üzerini geçecek kadar su ekleyip ateşe koyuyoruz. Su kaynayınca tuzu da ekliyoruz. (Tuzu ilk anda atmayın, zira tuzlu su, normal suya göre geç kaynar)
Patateslere bıçağı soktuğunuzda bıçağın ucundan rahatça düşüyorsa, pişmiş demektir. Hemen süzün. Derince bir kaba alın ve ezin. Daha sıcakken hemen yağını ve sütünü ekleyip karıştırın. Tadına bakıp gerekiyorsa biraz daha tuz ekleyin ve sıcak sıcak yiyin. Afiyet olsun

6 Şubat 2011 Pazar

Torbada Baharatlı Tavuk Kanatları / Şangay Anıları

En son uçuşum Çin'in fantastik şehirlerinden Shanghai'aydı. 2 Şubat günü Çin'den dönerken onların yılbaşı kutlaması vardı. Onların inanışına göre o gün onların Tavşan yılına girişlerini sembolize ediyordu.
Yani kısacası her yerde anlamadığımız bir kalabalık, otellerde bir doluluk söz konusuydu.
Bir de enteresan bir gerçek var Çin'le ilgili. Örneğin 4 rakamının telafuzu ölümle neredeyse aynı şekilde olduğu için hiç bir şey 4 lü satılmıyor. Bir pinpon topu firması 4lü top seti ürettiğinde kimsenin almaması bunun ispatı.  Aynı seti 5li olarak piyasaya sürdüklerinde satış patlaması yaşamışlar. Ne kadar enteresan değil mi? Bir de otellerde 4. kat yok mesela. Bu bana çok enteresan gelmişti. Bazı otellerde 13. kat olmaz, burda ise durum biraz farklı :)
O zaman konudan biraz uzaklaşıp, hemen alakasız bir reçete vereyim :)

Torbada Baharatlı Tavuk Kanatları

Malzemeler

  • 1 kg. tavuk kanadı
  • 2 tatlı kaşığı tatlı toz biber
  • 1 çay kaşığı pul biber
  • 1 çay kaşığı kuru nane
  • 1 tatlı kaşığı kuru kekik
  • 1 çay kaşığı taze çekilmiş karabiber
  • 1 diş ezilmiş sarımsak
  • 1 - 1,5 tatlı kaşığı tuz
  • 1 adet fırın torbası
Hazırlanışı

Marketlerde satılan fırın torbalarından bir adet ediniyoruz. İçine tavukları ve bütün baharatları atıyoruz. İyice çalkalıyoruz ki baharatlar tavuğun her yanına eşit şekilde dağılsın. Torbanın 1-2 yerinde ufak hava delikleri açıyoruz. 175 derece fırına 45 dakika boyunca fırınlıyoruz.
Yanında güzel bir pirinç pilavıyla sıcak sıcak servis ediyoruz.
Afiyet olsun.

4 Şubat 2011 Cuma

Patates Köftesi

Malzemeler:

  • 1 kg. patates
  • 200 gr. kaşar
  • 1 kahve fincanı patates nişastası
  • 3 yumurta
  • 2-3 yemek kaşığı un
  • Tuz karabiber
  • Sıcıyağ
Hazırlanışı:

Patatesleri kabuklarıyla haşlıyoruz. Bıçağı batırdığınızda patates kolayca düşüyorsa yeterince pişmiş demektir.
Yumuşayınca kabuklarını soyup eziyoruz. Un ve yağ dışındaki diğer malzemelerin hepsini ekleyip köfte harcı yapıyoruz. Harç elimize yapışıyorsa biraz daha nişasta eklemekte sakınca yok. Ama azar azar ekliyoruz yoksa köfteler kaskatı bir şeye dönüşür. Dilediğimiz şekilde şekil verip, una bulayıp kızgın yağda kızartıyoruz. Yağdan aldıktan sonra kağıt peçeteye çıkarıp fazla yağını çekmesi için biraz bekletiyoruz. Ve sıcak sıcak yiyoruz, yanında istersek de dip sos tariflerimden birini yapıyoruz. Mesela bunu.

Sütlaç


Tatlıya çok düşkün değilimdir ama güzel bir fırın sütlaca asla hayır diyemem.
İşte reçetesi:

Malzemeler:

  • 1 litre süt
  • 1 çay bardağı pirinç
  • 1,5 su bardağı su
  • 1 poşet dr. oetker pirinç unu
  • 1,5 su bardağı ( 200-225 gr.)şeker
  • 1 çorba kaşığı sahlep
  • 1 paket dr. oetker vanilya

Hazırlanışı

Pirinci, 1,5 su bardağı su ile tencereye koyup, kaynatmaya bırakın. Kapağı kapalı olarak. Pirinçler uzayıp şişince, altını kapatın. Bu esnada suyun da büyük bir kısmını çekmiş olacak.
Pirinçler suyu çekince tencereye sütü ekliyoruz. Ve altını açıyoruz.
Diğer tarafta derince bir kasede şeker, pirinç unu, sahlep ve vanilyayı karıştırıyoruz. Süt tencerenin içinde daha ısınmamışken bu karışımı çırpma teliyle çırparak karıştırıyoruz. Kaynadıktan sonra 10 dakika daha pişiriyoruz. Resimdeki gibi varsa toprak kaplara döküyoruz.
Ben burada fırın sütlaç formatında pişirmediğim için resmi böyle.
Eğer fırında pişirmek isterseniz, fırın tepsisine kapları koyduktan sonra, kapların yarısına kadar gelecek kadar su koyun ve sadece üst ısı veren ayarda fırında üzeri renk alana kadar pişirin.
Soğuduktan sonra yiyin. içinde hiç yağ yok bol bol yiyin. hatta light süte yapın, daha da bol yiyin :)) afiyet olsun

Yumuşacık Bonfile Pişirmenin Sırrı

Herkes aynı dertten muzdarip.
Eti nasıl yumuşak pişirebiliriz?
Arkadaşım Dilek soruyu sorunca cevabı buradan vereyim dedim. Hem de okuyucularıma da belki bir faydası olur.
Eti kendi suyunda pişirmek diye bir şey yoktur. O anneannenizin uydurup, baş ucunuza koyduğu bir yalandır.
Et kati surette suyunu salmamalıdır.
Zira eti yumuşak tutan şey içindeki o suyu. Peki o suyu nasıl içinde tutabiliriz?
İş önce iyi bir tava sahibi olmaktan başlıyor.
Evdeki dibi en kalın, mutlak surette teflon tavanızı alıp, ocağın en büyük gözüne koyuyorsunuz. Altını en yükseğe açıyoruz. Tavanın ciddi derecede ısınması lazım.
Tavadan duman çıktığı anda yeteri kadar ısınmış demektir. O dumana dikkatli bakabilirseniz, mavi olduğunu görürsünüz. Literatürde "blue smoke" deriz biz bu dumana.
Bu duman çıktığı anda tavaya az miktarda yağ koyuyoruz mesela 1 bonfile için 1 çay kaşığı. ve hemmen bonfileyi tavaya atıyoruz.
En az 1-1,5 dakika hiç ellemiyoruz. Sonra ters yüz edip öbür tarafını da aynen yüksek ateşte pişiriyoruz.
Ateşi hiç kısmadık bu arada. Har har yanmaya devam ediyor.
Etin dışı güzel kahverengi karamelize bir renk almalı. Eğer iki taraftada bu rengi yakaladıysak, başarıya ulaşmışız demektir. Bu saatten sonra istesek bile et sert olmaz.
bu işleme mühürleme adı verilir ve etin iki tarafını da çok yüksek ateşte az yağla mühürlersek,  eti yumuşak tutmaya yarayan suyu içine hapsolur ve dışarıya çıkamaz.
sonra ateşi orta seviyeye alıp içini biraz daha pişirmek gerekiyor. dışı yanmadan içi de pişmeye devam edecek. Çok kısık önermiyorum ateşi, az-orta arası bir noktada ideal.
yani gördüğünüz gibi eti et yapan şey ateş. dikkat edin mangalda yapılan etler hep yumuşacıktır, sebebide budur. önce yüksek ateşte ızgaranın ortasında, sonrada içi pişsin diye ızgaranın kenarına alınır. bu da mangaldaki sırrı.
dikkat ederseniz restoranlarda yenilen bütün bonfileler yumuşacıktır. onlar ızgarada aşırı yüksek ateşte piştiği için öyle yumuşak oluyor. bu anlattığım yöntem de ızgarada pişirmeye eş değer. sadece eti yakmamak lazım.

Püf noktaları:
  1. Tava kesinlikle yapışmaz teflon tava olmalı
  2. Pişirme esnasında tava sallanmamalı zira ateş çok yüksek olduğundan ve tavada yağ olduğundan, yağ alev alabilir. Ancak alev alırsa da bu dünyanın sonu değildir. Tava alev alırsa sakin olun. Tavayı ateşten bir kaç saniyeliğine çekin, ateş kendiliğinden sönecektir. Veya tavaya dokunmak istemiyorsanız, üzerine minicik bir parça tuz atarsanız ateş yine otomatikman sönecektir (yangının üzerine kum atmak gibi) Asla ve asla alev almış bir tavaya su atmıyoruz. Felaketiniz olur.
  3. Tavaya aynı anda çok fazla et atılmamalı. Örneğin maksimum 2 parça bonfile ideal. 3. attığınızda tavanın ısısı çok düşecek ve et suyunu yine salacaktır.
  4. Eti marine etmek de etin yumuşak olmasının bir diğer yoludur. Eti pişirmeden bir gece önce derince bir pyrex kaba alıp, içine ayçiçek yağı/mısırözü yağı, taze biberiye, taze kekik, iri kesilmiş soğan halkaları ve biraz ezilmiş sarımsak koyup streç filmle kapatmak etin çok daha aromalı olmasını sağlar.
  5. Eti pişirdiğimiz yağ tereyağı veya zeytinyağı olmamalı. Zeytinyağı ve tereyağı, mısırözü ve ayçiçek yağına göre daha kolay yanmaya meyillidir.
  6. Bonfile etin her zaman en yumuşak kısmıdır. Biftek daha sinirli ve kaslı kısmıdır. Bonfile pişirmenizi öneririm.
Afiyet olsun :)

Hasta Bruschettası

Evet, ben ismini böyle koydum zira şu anda azıcık hasta gibiyim ama yarın uçuşum var. Ve ne olursa olsun yarına kadar toparlanıp o uçuşa gitmem lazım. O yüzden sabahtan beri ballı yeşil çaylar, portakal suları içip duruyorum. Ama 1 tane yeşil biberde, 1 tane portakalda olduğundan 10 kat fazla C vitamini olduğundan biber yiyeyim dedim.
Kuru kuruya yeşil biber yenmez.
Ama böylesi yenir dedim.
Hem de çok kolay, 3 malzemeli

Malzemeler:

2 dilim tost ekmeği (beyaz/kepekli/esmer vs.)
3 çorba kaşığı rendelenmiş tulum/kaşar peyniri (ben izmir tulumu kullandım)
1 tane iri çarliston biber

Hazırlanışı:

Her bir tost ekmeğinin üzerine 1,5 çorba kaşığı peynirimizi koyup, üzerine ince kıyılmış 1/2 çarliston biberi koyuyoruz. Fırında veya mikrodalgada peynirler eriyene kadar tutuyoruz. Sıcak sıcak yiyoruz. Yanında yeşil çay içiyoruz. Hastalanmıyoruz. Hemen ayaklanıp, uçuşa gidiyoruz :)
Afiyet olsun

3 Şubat 2011 Perşembe

Fırında Beşamel Soslu Sebze




Yine sevgili Damla'nın isteğine göre güzel ve light bir reçete. Hemen konuya gidiyorum

Malzemeler:
  • 150 gr. minik çiçekler halinde karnıbahar
  • 150 gr. minik çiçekler halinde brokoli
  • 150 gr. istediğiniz şekilde doğranmış havuç
  • 150 gr. minik küpler halinde patates
  • 1 su bardağı rendelenmiş kaşar/mozzarella/tulum peyniri (light da kullanılabilir)
beşamel sosu için
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 2 yemek kaşığı un
  • 500 ml. süt
  • tuz, taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı:

Derince bir tencerede bol tuzlu suyumuz kaynarken içine önce karnıbahar çiçeklerini atıyoruz. İstediğiniz kadar pişirin ama hafif diri bırakın zira daha fırına girecek.
karnıbaharları sudan çıkardıktan sonra, aynı suya brokolileri atıyoruz. 1 dk. kaynatıp hemen çıkarıyoruz. (brokoli çabuk pişmeye çok meyilli bir ürün. fazla tutmayın)
sonra havuçları haşlıyoruz, sonrada patatesleri.
ayrı ayrı haşlamamızın sebebi, size arıza çıkarmak değil, brokoli ile patatesin farklı sürelerde pişmesi gerekliliği. yoksa bende isterim hepsini aynı anda atıp, har har haşlayalım :)
evet bu sebzeleri bir pyrex kaba alıyoruz. onlar beklerken beşamel sosumuzu yapalım.
tencere hafif derin, ateş orta. tereyağını atıyoruz. eriyince unu ekleyip kokusu çıkana kadar kavuruyoruz (3-4 dakika kadar). ateşi kısığa alıyoruz. soğuk veya oda sıcaklığındaki sütü, sicim gibi akıtarak çırpma teliyle çırpa çırpa unlu karışımımıza yediriyoruz. kıvamını alınca ocaktan alıyoruz. tuz, biber ekliyoruz.
pyrex kaba aldığımız sebzelerin üzerine beşamel sosu döküyoruz. üzerine 1 su bardağı rende kaşarı döküyoruz. üzeri altın rengi alana kadar 175 derecede fırında pişiriyoruz.
Yanında da güzel bir salata olur, pirinç pilavı olur, ne isterseniz olur.
Afiyet olsun.

not: sebzeleri haşladığınız suyu süzmezseniz, o suya müthiş besleyici bir çorba yapılabilir. çorba yapmaya halim yok derseniz, buz kalıpları içinde minik küpler halinde dondurup ilerisi için yemeklere lezzet katmak için veya risotto için kullanılabilir.

Sebze Köftesi

Eveeet sevgili vejetaryen arkadaşım Damla'nın isteği üzerine 2 tane reçete vereceğim.
Hem yapması kolay, hem de lezzetli.
Şimdiden afiyet olsun.

Malzemeler:

  • 2 adet havuç rendesi
  • 2 adet kabak rendesi
  • 1 su bardağı çok ince kıyılmış pırasa
  • 1 adet soğan rendesi (rendelendikten sonra suyu süzülecek)
  • 2 diş sarımsak
  • 1 yumurta
  • 1/2 su bardağı mozzarella peyniri (yoksa kaşar)
  • 1/2 su bardağı un
  • Tuz, taze çekilmiş karabiber
Hazırlanışı:

Kural bir: Soğanları ve kabakları rendeledikten sonra mutlak surette suyunu sıkıyoruz ve derince bir kaba alıyoruz.
Yine rendelediğimiz havuç, sarımsak, ince kıyılmış pırasayı bu kaba ilave ediyoruz. Peyniride ekliyoruz. Hepsini güzelce harmanlıyoruz. içine 1 tane yumurta kırıyoruz, unumuzu, tuz ve biberimizi ekliyoruz. yine iyice karıştırıyoruz. mücver karışımı gibi bir kıvamı olmalı.
teflon tavamıza biraz ayçiçek/mısırözü yağı döküyoruz. İyice kızınca içine kaşık kaşık bu karışımdan döküyoruz. alt tarafı altın rengi olunca, ters çeviriyoruz. içi yumuşak dışı çıtır olunca, tavadan alıp, fazla yağını alması için kağıt olan bir tabağa çıkarıyoruz. ben sıcak yemeyi seviyorum. soğuk da yenebilir.
sıcaksa yanında sarımsaklı yoğurt süper oluyor.

öneriler:
  1. acı seviyorsanız 1 tatlı kaşığı pul biber yakışır. baharat seviyorsanız, 1 tatlı kaşığı kekik.
  2. en kötü huyum yemek yaparken ölçü kullanmamak. sebze ölçüleri değilse de, un ölçüsünü tahmini verdim. yani baktınız kıvamı çok sulu oldu, un miktarını biraz arttırın. ama çok fazla unlu olmaması gerekir, yoksa kaskatı kek gibi bir şey olur. göz kararı yani.
  3. eğer peyniri içine koymak istemezseniz, aynı harcı peynirsiz hazırlayıp, pişirdikten sonra, rendelenmiş mozzarella veya kaşarı köftelerin üzerine köyup 3-4 dakika eriyene kadar fırınlayabilirsiniz. görsel bir şölen olacaktır.
  4. içine ıspanak da koyabilirsiniz ancak ıspanakları soteleyip, öyle koymanız gerekmektedir suyunu salmaması için. biraz daha zahmetli ama keyfinize kalmış.
  5. derseniz ki, ben bunları kızartmak değil de, daha sağlıklı bir şekilde fırında pişirmek istiyorum. üç önerim var:
a) pyrex kaba yağlı kağıt koyup, bütün harcı içine döküp 175 derecede pişirin (tam dakikasını veremeyeceğim. fırınınızın randımanına, büyüklüğüne vs. bağlı) dilim dilim keserek servis yapın.
b) fırın tepsisine yağlı kağıt serip, aralıklı olarak yine kaşık kaşık dökerek köfte misali pişirin
c)muffin kalıplarını yağlayın, her birinin içine harçtan dökerek porsiyon porsiyon pişirin.

çok güzel oluyor emin olabilirsiniz. bol bol yiyin. çocuklara yedirin. afiyet olsun.

Diyet Menemen


Diyetisyenim ve ben menemen yemeğini çok severdik. Benim içinse ismi “Bonus Yemek” idi. Çünkü menemeni kalorili hale getiren şey yumurta ve yağdır. Bu ikisinin (ve de tabii yanında yediğiniz ekmeğin J ) ölçüsünü sınırlı tutarsanız kalorisi çok düşük bir yemek kalıyor elinizde. Yumurta ve yağ dışındaki soğanı biberi domatesi istediğiniz kadar çok koyabilirsiniz zira asıl kalori kaynağı onlar değil.
İşte nasıl yaptığım
Antr parantez: Ben malzemesini bol yumurtasını az severim, ona göre veriyorum. İsteyen arzusuna göre artırıp azaltabilir. Afiyet olsun
Malzemeler
·         1 baş büyük kuru soğan
·         2 adet çarliston biber
·         3 iri boy domates
·         2 yumurta
·         1 yemek kaşığı zeytinyağı
·         Tuz, biber
Hazırlanışı:
1.       Teflon tavamızda 1 yemek kaşığı zeytinyağımızı ısıtıp, içine yemeklik doğradığımız soğanları atıyoruz. Ateş orta, soğanlar yanmasın.
2.       5 dakika kadar sonra ince kıydığımız biberleri de ekliyoruz. Ateş hala aynı seviyede
3.       Soyup küp doğradığımız domatesleri ekliyoruz (kimisi rendelenmiş sever, ben küp seviyorum). Artık bu noktada ateşi yükseğe alabiliriz, başından ayrılmamak koşulu ile. Baktık suyunu çekti, tekrar orta seviyelere geri alıyoruz.
4.       Domatesler keyfinize göre pişince, yumurtaları göz göz kırıyoruz, önce beyazları, sonra sarıları harmanlıyoruz. Çok pişirmiyoruz. Yumurtalar löp löp olmuyor. Vıcık vıcık değil ama ekmek banabilecek kadar nemli kalmalı. Kimse yarım saat pişmiş bir yumurta yemeği yemek istemez.
5.       Tuzunu biberini ekliyoruz. 1 dilim kepek ekmeği ile yiyoruz. Yanında ayran da olursa süper proteinli bir yemek oluyor. Hem zayıflıyoruz, hem kas gücümüz yerinde kalıyor.
Lisedeyken bir ara yumurta yiyemediğim bir dönem vardı. Uzunca bir dönem devam etti. O arada menemeni yumurta yerine, light kaşarlı veya orta yağlı beyaz peynirli yapıyordum. Onunda tadına doyum olmaz. Unutmayın 1 yumurta=30 gr light kaşar veya 30 gr. Beyaz peynir. Ne kadar yağsız o kadar iyi J
Bi süre tereyağsız günler dileyeceğim, ekim ayı gelsin söz yine tereyağı en iyi arkadaşım olacak J
Sevgiler

Karnıbahar Yemeği (Diyet)

Şimdi bu Şangay yatılarından nefret ediyorum desem yeri. Zira daha öncede yazdığım gibi Şangay’da her şey yasak. Çin hükümetinin tuhaf politikaları sebebiyle.  Şu anda da malum Şangay’dayım.
Blogumu yazamadığım için an itibariyle word’den yazıp, ilerleyen günlerde copy-paste etmek suretiyle yayınlayacağım.
Bu aralar diyet yemek fikirleri aklımı meşgul eden şeyler arasında. Hem Dilâ hamile, hem de ben topiğim J Hem de bana göre yaz geliyor. Takvimler şubat 1 olunca bana göre sezon açılmış demektir. 4 ayda anca yaza hazırlanırız gibi geliyor çünkü J Geçen temmuzdan 10 kilo daha zayıfım şu anda. Temmuza kadar bir 10 kilo daha verirsem epey iyi bir 2010 sonu, 2011 başı geçirmiş olacağım. Sırrı da burada olabilir.
Hem yemek yapıp, hem de hala lezzeti yakalayıp, yine de keyifli yemekler yiyebilir miyiz? Bence mümkün. Evet yağı biraz az olucak, ama yağ sadece bir lezzet unsuru değildir aşçılara göre. Yağ ayrıca bir kıvam unsurudur. Yağ yerine başka lezzet unsurları (taze ve kuru baharatlar, taze sebzeler,  soğan sarımsak vs.) kullanacağız, böylelikle lezzeti yakalayıp kalorilere güle güle diyeceğiz. Üstelik bunu tereyağına gönül vermiş biri diyor.
Hadi bakalım görelim, tutacak mı tutmayacak mı?

Karnıbahar yemeği

Malzemeler
·         750 gr. Karnıbahar
·         1 adet iri kuru soğan
·         2 diş sarımsak
·         1,5 yemek kaşığı domates salçası
·         1 yemek kaşığı zeytinyağı
·         1-2 adet havuç
Hazırlanışı:
1.       1 yemek kaşığı zeytinyağını mümkünse teflon bir tencerede ısıtıyoruz.
2.       İçerisinde yemeklik doğradığımız kuru soğanı ve 2 diş ezilmiş sarımsağı atıyoruz
3.       İsteğinize göre yuvarlak, julyen vs. Doğranmış havuçları atıyoruz ve 3-4 dk. Kavuruyoruz.
4.       Salçayı da ekliyoruz. 1 dakika kadar da  kokusu çıksın diye kavuruyoruz
5.       Sonra minik çiçekler halinde kestiğimiz temizlenmiş ( ki biz buna “floret” deriz) karnıbaharları bu karışıma ekliyoruz
6.       Üzerine yarısına gelecek kadar su ekliyoruz.
7.       Tuzunu biberini isteğe göre ekliyoruz.
8.       Havuçlar yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.
Not: hafif acı yakışıyor. Öneririm.
Yanında sarımsaklı light yoğurtla çok lezzetli oluyor.
Bu yemeğin asıl lezzetini veren içindeki iki diş sarımsağı, seviyorsanız belki biraz pul biberi. Ve mutlaka sarımsaklı yoğurdu. Yağın yerini baharat, sarımsak ve benzeri lezzetler alıyor. Daha sağlıklı değil mi? J

Terbiyeli Ispanaklı Sebze Çorbası

Bu hafta epey iyi geçti diyebilirim. Haftamın en eğlenceli günü ise, Show TV Ana Haber Bülteninde ünlü diyetisyen Selahattin Dönmez ile bi...