16 Ocak 2011 Pazar

Sanatçı işi, ıvır kıvır

Benim için hayatta yemek yapmanın dindiremeyeceği acı yok gibi geliyor. Elbette bu doğru değil ama öyle gibi geliyor işte. Öyle acıları da görmeyi allah nasip etmesin zaten.
Ne kadar şanslıyım ki, hayattaki çok ufak bir azınlıktanım ki, hobimi paraya çevirdim ve yemek işinden para kazanabiliyorum.
Yemek yemek veya yemek konsepti genel olarak sıcak bir duygudur. Yemek pek çok kültürde insanları bir araya getirir ve duygusal bir ortam oluşturur. İtalyanlar sıcak gecelerde saatlerce uzun sofralar eşliğinde, lavanta kokulu bahçelerde bolognese soslu lazanyaları damakta şeftali tadı bırakan soğuk chardonnay'le birlikte boşuna yuvarlamazlar. Bunlar hepsi sosyolojik bir oluşumdur. Yemek insanları bir araya getiren bir konsepttir. Kimse "bu akşam size televizyon izlemeye gelicez" diye aramaz dostunu. Herkes "Akşam yemeğine gelin" "hadi kek yaptım, çaya gelin" tarzı bahanelerle arar eşini dostunu. Yemek her zaman tatlı bir bahanedir. Araç gibidir, bazen amaçtır. Bazense amaçtır ama bahane gibi gösterilir, halbuki demi glace soslu orta pişmiş bir külbastıya vejetaryenler hariç kimse hayır diyemez.
Sıcak bir İstanbul akşamını bir mojito kadar hiçbir şey neşelendirmez. Kokteyl de bir sanattır. Ben sanatımı tabakta yaparım, kimisi de kadehte, bardakta. Sanat her yerde sanat. Yarım kadeh şarabı dolu değil, boş da değil olması gerektiği kadar dolu olduğunu bilen insanlar sanatçı oluyor. Sanatçı gözü başka bir şey.
Bazen insanlar der ki, "aman nolca bu brownie'yi evde bende yaparım ne var bunda ki 12 liralık?"
o zaman git evinde yap diye ciyak ciyak bağırasım gelir.
Emeğe saygı duymayan insanlardır bunlar.
Evet sen evde de yaparsın ama içine benim koyduğum muskat rendesini bilip de koyamazsın, veya evde kalmış kuruyemişleri değerlendireyim deyip de rondodan geçirip keke gövde kazandıramazsın. Sonra evet, yaptığın şey bir keke "benzer" Ama tarifini google'da arattığında otuzdört milyon sonuç çıkan 3-2-1 keki olur ve benim kekimi andırır belki ama "nedense" tam olmaz.
Sanat böyle bir şeydir. Ben terziye gittiğimde pantolonun paçasını şöyle kes, şurasına dikiş yap demem, elektrikçiye kabloyu ordan geçir, burdan bağla demem, ingiliz anahtarının anlamını bilmiyorsam tamirciye cümle içinde bile kullanmam. Herkesin kendi zanaatı var, herkes kendi bildiği işi yapsın. Bilmediği sanat hakkında da biliyor gibi, anlıyor gibi, şaraptan çakıyormuş gibi kadehi burnuna götürmeye kalkışmasın. Onun aldığı burunda tezek kokusudur. Benim aldığımsa topraktır, kildir zaman zaman güldür, odun kokusudur.
Tüm sanatçı dostlarıma sevgiler diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Terbiyeli Ispanaklı Sebze Çorbası

Bu hafta epey iyi geçti diyebilirim. Haftamın en eğlenceli günü ise, Show TV Ana Haber Bülteninde ünlü diyetisyen Selahattin Dönmez ile bi...